,

Doç. Dr. Fethi Güngör


MAZLUMUN HAKKINI ÖRGÜTLENEREK SAVUNMAK


İnsanlık Onurumuzu Savunmak İçin Vicdanımızı Diri Tutmak

İnsan hakları aktivisti şair ve yazar Ahmet Mercan, misyonunu hatırlattığı Mazlumder´e uzun vadeli bir hedef önermekte:

“… Modern ulus devlet, homojenleştirici ve tek tipçi yapısıyla, toplum mühendisliğiyle insanı nesne/malzeme derekesine indirmiştir… Doksanlı yıllara gelindiğinde mahkûmiyetler ve işkenceler karşısında pratikten kaynaklanan ihtiyaç, bir insan hakları kuruluşu olarak Mazlumder´in kurulmasına vesile oldu. Kuruluş felsefesi bin dört yüz küsur yıllık bir geçmişe dayanıyordu. Hz. Muhammed´e daha peygamberlik gelmeden üye olduğu ve peygamberlik döneminde de onayladığı Hilfu´l-Fudûl yapılanması, güçlü felsefi yapısıyla özgüven veriyordu…

Güvensiz ve alabildiğine silahlı bir dünyada insan hakları dahi ihlaller için malzeme yapılabilmektedir. Bu durum, her erdemli insanın aktivist olmasını gerekli kılmaktadır. İletişimin hızlı, bir o kadar da kirli oluşu, siyasetin görünenden öte işlerliğine işaret etmektedir. Küresel ölçekte yaşanan haksızlıklara karşı koymanın yolu, yine aynı ölçekte yapılanmak ve aynı erdemli duruşu gösteren kurum ve aktivistlerle bir etki alanı oluşturmaktan geçmektedir. (s.17).

Dünyadaki değişimin -insan hakları açısından bakınca- bir gelişme olduğu söylenemez. Yeni konseptte, insan hakları ihlal hanesinin kimliği zenginleşeceğe benziyor. Devletler yanında, uluslararası şirketler ve stratejik bilgi üreten kuruluşların da insan hakları ihlallerinin aktörleri haline geleceği gözüküyor.

Dolayısıyla değişimi takip eden ve ona göre gelişmesini sürdüren Mazlumder´in yapılanmasını yeni şartlara göre geliştirmesi ve küresel ölçekte etkin bir takiple, sadece ihlallere tepki gösterip, raporlar düzenlemekle yetinmemesi gerekir. (s.18).

Mazlumder, taşıdığı misyonun önemini bir an hatırdan çıkarmamalı, İslam dünyasının öncü kurumu olduğunu, dünyada raporlarıyla, olaylara soğukkanlı ve objektif yaklaşımıyla sözü dikkate alınan kredibilitesi yüksek bir adres olduğunu unutmamalıdır.

İnsan ve devlet arasında süregelen ihlaller üzerinden ihtiyacı hissedilen haklar mücadelesi, bundan böyle farklı adresleri hesaba katan bir yapıyı zaruri kılacaktır. ‘Hak´tan yana olmanın; mazlumdan yana, zalime karşı pozisyon almanın ilkesel değeri, insan var oldukça sürecektir. Mazlumder´in perspektifi bütün bu gelişmeleri kucaklayacak genişliktedir.

Haksızlıklara karşı yargı yolu, süre isteyen ve pahalı bir yol olduğundan, insan hakları mücadelesi; hâkim pozisyonu ve kamuoyunu olaya dâhil etmesiyle bütün sorunlarda ön açıcı bir işleve sahiptir. Şahitliğin hak adına dinamik reaksiyonu olan vicdana, dünyanın her zamankinden daha çok ihtiyacı vardır.” (s.19).