Albert Einstein, atomu parçalayacak zekâya sahip bir dâhidir. Maddenin formülünü de bulan Alman bilim adamı, Einstein, hırsın insana verdiği zararı şöyle özetliyor:
“Çok hırslı insanlar toplumda övülür ve hep başarıya ulaştıkları düşünülür. Ama hırslı insanlar bana; kendilerini durmadan yıpratan, hiçbir zaman doymayan, başarı için her yol mübâh diyecek kadar ilkelerinden uzaklaşabilen insanlar gibi gelirler.”
Hırslı insanlar, hedeflerine ulaşabilmek için yanlarındaki herkese büyük zararlar verirler.
Şimdi sizlere yakın tarihimizden bir olayı anlatayım ki, hırsın sadece sahibine değil, topluma da nasıl zarar verdiğini görmüş olalım:
Refah Partisi (RP) 1995 yılında seçimlerden birinci parti çıkmıştı. Dönemin egemenleri RP´nin bu başarıyı sindirmeyip iktidar dışında tutmak için bir dizi senaryo ürettiler. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel´de, seçimlerden birinci çıkan RP´ye hükümet kurma görevi vermeyip, ikinci çıkan Anavatan Partisi (ANAP) Genel Başkanı Mesut Yılmaz´ı görevlendirdi.
Bu gelişmeler sonrasında, gazeteciler RP lideri Prof. Dr. Erbakan´a görüşünü sordular. Rahmetli Erbakan´da bu soruya, “Kahvemizi içeriz tiyatroyu seyrederiz” cevabı verdi.
Gerçekten de, ülkede komik bir tiyatro oyunu sahnelenmeye başlamıştı. Çünkü ANAP´ın 132 milletvekiliyle mecliste güvenoyu alacak gücü yoktu. Devreye TOBB Başkanı iken DYP Milletvekili seçilen Yalım Erez girdi. Seçimden yaklaşık 2 sonra yani 3 Mart 1996 tarihinde ANAP ve DYP arasında bir koalisyon protokol imzalandı ve hükümet görüşmeleri başladı.
ANAP ve DYP tarafından oluşturulan ANA-YOL da denilen 53. Hükümet, 6 Mart 1996 tarihinde Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel´in onaylamasıyla kuruldu. DSP´nin de desteğini alan hükümet 12 Mart 1996 tarihinde TBMM´deki güven oylamasında, 257 kabul, 207 ret, 80 çekimser oyla tartışmalı bir güvenoyu aldı. Oylama sonrasında, RP adına Genel Başkan Necmettin Erbakan, güvenoyunun Anayasa´nın öngördüğü salt çoğunluğun altında kaldığı için Anayasa Mahkemesi´ne oylamanın iptali başvurusu yaptı. Anayasa Mahkemesi´de, Bakanlar Kurulu´nun güvenoyu almış sayılabilmesi için toplantıya katılan 544 üyenin yarısının bir fazlası olan 273 kabul oyu alamadığı gerekçesi ile 14 Mayıs 1996 tarihinde oylamanın iptaline karar verdi. RP´de 27 Mayıs 1996 tarihinde Mesut Yılmaz hakkında gensoru önergesi verdi ve bu önergenin görüşülmesi 3 Haziran 1996 günü TBMM´de kabul edildi. Başbakan Yılmaz ise gensoru oylaması yapılmadan 6 Haziran 1996´da Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel´e istifasını sundu.
Sonra ne mi oldu?
Ne olacak tiyatro devam etti, bunu da anlatayım.
53´ncü hükümetin kurulmasında kilit rol alan Sanayi Bakanı Yalım Erez, bu hükümet istifa etmek zorunda kalınca tekrar devreye girdi ve bu kez de Refah-Yol olarak da bilinen efsane 54´ncü hükümetin kurulmasında öncü rol üstlendi. Erez, bu hükümette de Sanayi Bakanlığı koltuğunu korudu ve ilginç bir şekilde merhum Erbakan ile en iyi geçinen DYP´li oldu. Ama 54. Hükümet o dönemde Hükümetler üzerinde güce sahip olan asker ile arası iyi olamadı ve malum 28 Şubat sürecine girildi. İşte bu aşamada, Yalım Erez yine devreye girdi bu defa da kurmak için çaba harcadığı hükümeti bozmak için çalıştı. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel´in yönlendirmeleriyle hareket eden Yalım Erez, “Bu hükümet, ülkedeki gerginliğe çözüm getiremez. Vakit geçirmeden geniş tabanlı yeni bir hükümet kurulmalıdır” diyerek hükümetten ayrılmayı önerdi. Daha sonra da, DYP´den istifa eden ilk bakanlar arasında yer aldı. DYP´yi bölen Hüsamettin Cindoruk´un DTP´sine de katılmayan Erez, yeni hükümet için çalışmalarını sürdürdü. DYP´nin parçalanmasında aktif rol alan Erez, ‘Yeni hükümet tamam´ şeklinde açıklamalar yaparak, hükümetin üzerindeki istifa baskılarının artmasına imkân sağladı. REFAH-YOL´un istifasının ardından kurulan Mesut Yılmaz´ın başbakanlığında kurulan ANAP, DSP, DTP azınlık koalisyon hükümetinde bağımsız milletvekili olduğu halde bakanlık koltuğunu korumaya devam etti. Ama Erez´in hedefi daha da büyüktü. O Başbakan olmak istiyordu. Nitekim Türk Bank skandalı yüzünden Mesut Yılmaz hükümetinin düşmesini fırsat gören Yalım Erez, Başbakanlığa soyundu. Nitekim 28 Şubat sürecinde başrol oynayan dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, hükümeti kurma görevini Yalım Erez´e verdi.
Yalım Erez büyük bir umutla hükümet kurmak için siyasi partilerle görüştü. Ama gittiği her kapı yüzüne kapandı. Son bir umutla cebine koyduğu liste ile Çankaya Köşkü´ne çıktı. Bir azınlık hükümeti de olsa Cumhurbaşkanı´na onaylatıp Başbakan olacağını düşünürken DSP´nin erken seçim çağrısına DYP lideri Tansu Çiller´den olumlu cevap gelince eli boş geri döndü.
Yakın tarihimizde cereyan eden bu olayları durup dururken hatırlatmadım elbette. Bugünün siyasetçilerinin, Belediye Başkanlarının burnunun dibinden ayrılmayan Yalım Erez gibilere dikkat çekmek için yazdım bunları.
İstiklal Marşımızı yazan büyük şair Mehmet Akif´in Kıssadan Hisse dörtlüğünü de yazalım şimdi.
“Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
Tarih´i, ‘tekerrür´ diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?”
“Anlayana sivrisinek saz, anlamaya davul zurna az” atasözümüz ile de yazımıza son verelim.
Anlayanlar, anlamayanlara anlatıversin, zira bundan sonra ben kahvemi çerim tiyatroyu seyrederim.