,

Mikail Türker Bal


Bosna bizim neyimiz olur ?


Osmanlı İmparatorluğu Balkan İmparatorluğu denilse abartı olmaz. Kuruluş döneminde topraklarını doğuya genişletmeden önce batıya yani Rumeli´ne doğru genişletmeye başlamıştı. Üsküp ve Kosova İstanbul´un Fethinden yüz yıl önce, Bosna Trabzon´un Fethinden çok önce fethini tamamlamıştı.

Ne zamanki Osmanlılarla Berlin Antlaşması(1878) ile Bosna Hersek´in yönetimi Avusturya-Macaristan´a bırakıldı, o tarih itibarı ile geride bıraktığımız bir halk olarak Boşnaklar ve geride kalan topraklarımız olarak Bosna Hersek ile aramıza sınırlarla beraber bağımız da koptu. Balkan Savaşı, 1. Cihan Harbi derken zaten yok olmaktan son anda kurtulmuş bir millet ile yeniden kurulan bir devlet ile ayağa kalkma çabamız yüz yıl sürdü. Ki henüz bile tamamen doğrulabilmiş değiliz. 2. Dünya Savaşı´na girmedik diye yıllarca kitaplarımızda gururla bahsedilen bir mevzu var ki keşke girseydik bu kadar zelil olmazdık dedirtecek türden sıkıntıların yaşatıldığı bir dönemdir o yıllar. Bu savaşa her ne kadar biz Türkiye Cumhuriyeti olarak katılmadı isek de geride bıraktığımız eski topraklarımızda hayatına devam eden gerek Rürk gerek dindaşımız olan kardeş halklar bu acı savaşı da yaşadılar.

Boşnaklar yani Bosnalı Müslümanlar, Avusturya-Macaristan işgali ile Anadolu istikametinde göç etmeye başladılar. Daha önce de göç edenler olmuştu. Özellikle Sırp İsyanlarında da göç dalgaları olmuştu. Ancak bu seferki başka bir şeydi. Yönetim Müslümanlardan alınmış ve yeni bir İmparatorluğun hegemonyasına girmişlerdi. İlk göç edenler inançlarını muhafaza adına göç ediyorlardı. Geride bıraktıkları toprakları, konakları, iş yerleri için yapabilecekleri bir şey yoktu.

Birinci Dünya Savaşı´nı yaşamış bir millet olarak çok zor şartlar altında zaferler kazandık, ülkemizden düşmanı def ettik ve yeni bir devlet kurduk. Fakat nedenini hep düşünürüm ama bulamam bir daha geriye dönüp hiç bakmadık! Geride kalanlara ne oldu? Neler yaşadılar veya yaşıyorlar diye bir kez bile sormadık. Sormak istesek de sordurmadılar. İnönü zamanında “Sınırlarımızın dışında bir Türk Varlığı tanımıyoruz” politikası devlet politikamız oldu çünkü.

Ne zamanki 2003 yılında bambaşka bir dönemece girdik. Yeni bir ekip yeni bir parti ve yeni bir lider ile önce içeride yapılan operasyonla kodlarımıza geri dönüş başladı. Azcık belimizi doğrulttuk ve dışarıda neler oluyor dedik ve başladık İslam coğrafyası ile iletişim kurmaya. Nerede düşkün var, nerede savaş var, nerede sıkıntıda olan var elinden tutmaya başladık. Tabi burada en çok payı da eskiden yönetimi bizim elimizde olan coğrafyalar aldı. Çünkü orada bıraktığımız canlarımız vardı. Bir yetim gibi yüz yıldır yolumuzu bekliyorlardı.

Rahmetli Saraybosnalı Mesnevihan Hacı Halid Efendi Hacımuliç son yıllarda Türkiye´den gelenlere hep şöyle derdi:

“Yüz yılıdır neredeydiniz? Hep sizi bekliyordum. Türkler yeniden gelecek diye söylerdim. Fakat kimse inanmazdı. Bakın yeniden geldiniz.”

Devamı Haftaya