,

Emir Vural


ULUSLAR ARASI ALİJA SEMPOZYUMU ARDINDAN


     Gerçekliği hakikat üzerinden anlama çabası olan ben için sivil olanın hakikate yakın olduğunu düşünen eylemlerde bulunulan ve söylenen herşeyi titizlikle takip etmeye çalışırım.       24 yıldır Alija üzerinden de  hakikati anlama çabası sürdürmekteyim.

Zamanın ruhuna bizden biri olarak evrensel ve insani dille dokunan Alija?yı anlama çabasını toplumla paylaşma ve değer aktarımı için sempozyumu organize eden Ahmet Bey?e ve akademik olmanın ötesinde muhterem Alija dostlarının bilgilendirmesi,  dinleyen herkese iyi gelmiştir.Bildiğim bir şey varsa somut, bana ilaç gibi geldi.    

  Düşüncenin üzerinden anlamlandırma, kutsamadan anlama ve sunma çabası da programı benim  açımdan değerli kıldı.     

 Alija İzzetbegoviç tevazusu sinmiş, rekabetten uzak  akademik camiadaki konuşmacı gönül ve fikir dostları da programa başka anlam ve güzellik kattılar.      İyilik ve tevazu değerleri yüzlerinde harita olmuş bu güzel insanlar ile bizleri buluşturan Alija bize yeni bir zenginlik daha katmıştır.      

Bende gerçeklik hakikate her zaman eşlik etmez.Yaşanılan zamanı ve eylemi hakikatle anlamlandırmak  zihinsel ve içsel bir harekettir.      

Alija, bizim için yaşadığımız zamanın ruhuna  dokunmuş, yaşadığımız zaman üzerinden bize hakikati söyleyen ve aydınlanma penceresi açan bilgemizdir.     O bilgeyi mekana, zamana, ırka indirgemek hikmet ve hakikatten bi haber olmaktır. Alija?nın mücadelesi fiili anlamda Bosna?yla ilgili olsa da içsel ve ilkesel anlamda evrenseldir.Onun mücadelesi tüm insanlığa hayat verecek kadar adalet içermektedir.     

 Yaşadığımız çağ itibariyle Müslüman lider,  modernizmin  analizi, siyasal düşünceler,Müslüman düşüncesinde gelenek ve modernizmle Alija   İzzetbegoviç zamana  sığamayacak kadar  insan ve çok boyutlu olduğunu bize gösterdi ve  tüm bu değerli birikimine inat, merkezinin tevazu olduğunu yeniden işittik.Alija İzzetbegoviç  için yaşadığımız çağ itibariyle özgürlük ve adalet mücadelesini  bu konu da entelektüel  derinliğini, bizi canlandırıcı paradigmasını yeniden işittik.      

Müslüman aydının kendisinin bir aydınlanma sürecinden geldiğini,  bunun doğu ve batının tamamını içerdiğini, kalkınmamızın kalkışmakla değil İslam olmamakla alakalı olduğunu, toplumsal cinsiyetle hesaplaşmamız gerektiğini, bunu da kahraman olmaksızın kahramana karşı kitaba uyarak deklare ettiğini  yeniden bize söyledi.     

Doğrusu bu program her yıl yapılmalı ve daha çok insanla paylaşılmalı.     Ümit  ederim ki bu sempozyum bildirileri bir kitap olarak da yayınlanır.     

Emeği geçen herkese minnet eylerim.  

EMİR VURAL