,

Şeyma Topalak


DOSTA GEL... DOSTLA GEL


 Gelecek için plan yapabilmek ve hayatın "tat almak" üzerine kurulu küçük güzel anlarından söz edebilmek giderek uzaklaşmaya  başladığımız eylemlere dönüşmesin istiyor insan... Çünkü bugünlerde yaşadığımız tam da böyle bir şey. Evlere kapanıp, güven duygusunun yerle bir olduğu şu süreci yeni kaygılarla geliştirmekle geçiriyoruz zamanımızı. Büyük şehirlerde dertler avm`lere gitmek veya bir yerde oturup kahve içmekle geçiyor.Paylaşım kalmamış demenin doğruluğunu, tekrar tekrar yaşatıyor bizlere... Anneannem anlatıyor; Bizim zamanımızda diyen cümlelerle başlıyor sözlerine biri başlıyor biri bitiyor cümlelerin ama hepsi de başlarken bizim zamanımızda diyor her başlangıcında... Önceden dostluk vardı diyor derin derin... Bizler işimizi gücümüzü evlatlarımızı hep birlikte gözetlerdik.Senin benim yoktu bizim vardı diyor ve anlatıyor; Biliyor musun? bizim böyle şimdiki gençler gibi, psikolojimiz falan bozulmuyordu.Derdimizi de,sevincimizi de paylaşıyorduk biz. Kimin neye ihtiyacı varsa ona yardıma koşuyorduk.Gayret edip  en iyisi olsun diye çaba sarfediyorduk. Dostu tanımlarken de bu hisleri yaşıyorum içimde. Kış günü soğuk bir havada girdiğin sıcacık ev gibidir dost! Nerede ve ne kadar mesafede olsa da var olduğunu bilmek, doyumsuz sohbetlere dalmak, bazen upuzun bitmeyen vakitler bazense bir bakışla anlatılan onca his duygunun muhatabıdır o kıymetliler! Kendimize sorduğumuzda acaba vakitsiz arayabileceğimiz, gönlümüzü korkusuzca hiçbir kaygı duymadan açabileceğimiz kaç insan vardır hayatımızda. Ya da gün gelip menfaatimiz söz konusu olduğunda bile onun önceliğini ve ihtiyacını koyabilir miyiz ihtiyaçlarımızın önüne! Bunu anlayabilecek hissedebilecek kadar temiz kaldık mı acaba biz.. Şimdi ise hem eskiyi özler ,hem de bu hızımızdan kurtulamaz olduk.Yapacaklarımızı bekleme fırsatımız bile kalmadı aslında.Birlikte yol alabilmek sadece menfaat üzerine kuruldu. Hal böyle olunca bir soru daha çıktı ortaya; Biz nerede yanlış yaptık?